17 Kasım 2010 Çarşamba

Tarihten Fıkralar - 1

Allah'la Kul Arası

Osman Yüksel serdengeçti, dini yayınlar yapmaktan dolayı mahkemeye verilmişti. Savcı:
- Sayın hakimler, bunlar kulla Allah arasına giriyorlar, dini siyasete alet ediyorlar! diye ithamda bulununca serdengeçti karşılık verir:
- Hayır hakim bey! Biz Allah'la kul arasına girmiyoruz. Aksine savcı beyin kendileri Allah'la bizim gibi kullar arasına polisi sokuyor.


Allah'ın Kulu

Hırsızın biri bir bahçede ağacın tepesine çıkmış bütün gücüyle ağacı silkeleyip duruyordu. Bunu gören bahçe sahibi koşup gelerek:
- Be adam! Benim ağacıma çıkmış öyle ne yapıyorsun? Allah'tan korkmuyor musun?
Ağaçtaki hırsız pişkin bir şekilde cevap verdi.
- Neden bana bağırıyorsun? Allah'ın bahçesinde, Allah'ın bir kulu, Allah'ın yarattığı meyvelerden yiyor.
Bu pişkinlik karşısında iyice çileden çıkan bahçe sahibi, hizmetçisine seslendi:
- Aybek! Getir şu ipi de şu adama ağzının payını vereyim.
Hizmetçi ipi getirince bahçe sahibi hırsızı yakalayıp ağaca sıkıca bağladı, sonra da eline aldığı bir sopayla vurmaya başladı. Hırsız yediği sopaların acısıyla feryada başladı:
- Ne yapıyorsun be adam! Allah'tan kork, beni öldüreceksin
Bahçe sahibi şu cevabı verdi:
- Neden bağırıp duruyorsun? Allah'ın bir kulu, Allah'ın başka bir kulunu Allah'ın sopasıyla dövüyor!


 
Sen Buçuk Akçe Etmezsin
Timur, cennet gibi güzel Anadolu'ya gelince, oranın ariflerinden Ahmedi, onun sohbetlerinde bulunur. Yine bir gün Timur ile hamamda eğlence ve sobet meclisini kuraralar. Timur'un neşesi yerindedir. Ahmedi'ye şöyle der:
- Şu mecliste bulunan beylere, nedimlere ve hizmetçilere değer biçsek, acaba ne tutar? Çarşıda satamaya kalkışsak ne kadar para getirir?
Ahmedi her kişiye bir fiyat verdikten sonra Timur tekrar sorar:
- Ya ben ne kadar ederim, pazara çıkarsalar da satsalar ne kadar para getiririm?
Ahmedi hiç düşünmeden cevap verir:
- Otuz beş akçe!
Timur şaşırır:
- Bu nasıl söz? Yalnız belimdeki peştamalın bedeli otuz beş akçe eder.
Ahmedi:
- Ben de otuz beş akçeyi o peştamal için dedim. Yoksa sen buçuk akçeye değmezsin. İki pul getirmezsin.
Bu açık kalplilik Timur'a son derece hoş gelir, mecliste altın, gümüş ne varsa hepsini Ahmedi'ye bağışlar.


Oturan Millet

Osman Hamdi Bey, “oturan bir millet” olduğumuzu söylermiş. Bir gün dostlarına şöyle dert yanmış:

- Biz oturmayı pek severiz. Konuşmalarımıza dikkat edin. Mesela, birine sorarsınız, ‘Peder bey ne yapıyor?’ ‘Ne yapsın, evde oturuyor’ der. ‘Nerede oturuyorsunuz?’ diye sorarsınız, ‘Kadıköy’de oturuyoruz’ derler. ‘Nereye gidiyorsunuz?’ diye sorsanız, ‘Ahmet Beylere oturmaya gidiyoruz’ derler. ‘Bayramda ne yaptınız?’ dersiniz, ‘Ne yapacağız, evde oturduk’ derler. Hoca çocuğa, ‘Yaramazlık etme, uslu otur!’ der.



Tazı

Cimri bir vezir, bir gün yardımcısına, bir tazı bulmasını söylemiş. yardımcısı da, kocaman, tavlı bir çoban köpeği bulup getirmiş. Vezir çıkışır:
- Ben senden tazı istemiştim. tazı ince belli, zayıf, sıska, karnı sırtına yapışmış bir hayvandır. Oysa senin getirdiğin...
Yardımcısı gülerek araya girer:
- Efendim! Hiç merak etmeyiniz. Bu tavlı çoban köpeği mahiyetinizde bir ay kalsın, Allah'ın izniyle tam tarif ettiğiniz hale gelir.

Şamlınındır
 

"Hz. Ali'nin şehri Kûfe'den bir Arap, devesiyle Şam'a gelmiş.
Şam'da dolaşırken, biri yanaşıp deveyi sahiplenmiş:
"Ver o dişi deveyi bana!"

Kûfeli Arap, "Bu deve benimdir, üstelik erkektir" diye kendini savunmaya çalışsa da anlaşamamışlar, iş ulemaya kadar yansımış.

Ulema, tarafları dinlemiş, sonra da kararını açıklamış:
"Bu dişi deve Şamlınındır!"
Sonra halka dönmüş: "Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?"
Hep birlikte bağırmışlar: "Şamlınındır!"

Ulema Arap'a dönüp demiş ki:
"Kûfeli, dinle! Biliyorum, bu deve senindir ve erkektir. Dönünce Ali'ye de ki: Ulemanın dişi deveyi erkekten ayıramayan, o ne derse "evet" diyen 10 bin adamı var! "...


 
Yüzük Mü Parmak Mı?

Sultan III. Ahmet'e çok kıymetli bir zümrüt yüzük hediye ederler. Padişah bir divan toplantısında yüzüğünü vezirlerine gösterir ve sorar:
- Acaba bundan daha kıymetli yüzük gördünüz mü?
Bütün vezirler:
- Hayır efendimiz. Bundan daha kıymetli bir şey görmedik, cevabını verirler. Ancak Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa itiraz eder:
- Bundan daha kıymetli şey vardır, padişahım!
Ve sözlerini şöyle tamamlar:
- O yüzüğün takıldığı parmak!



...alıntıdır... Nesil Takvim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder