17 Kasım 2010 Çarşamba

Tarihten Fıkralar - 2

Kesilen Sakal

Osmanlı İmparatorluğu, İnebahtı Savaşı'nda mağlup olmuştu. Bu yenilginin Türk toplumu üstündeki etkisini anlamak isteyen Venedik Elçisi, İstanbul'a gelir ve Sokullu Mehmet Paşa'yı ziyaret eder. Sokullu çok zekidir, durumu hemen anlar ve elçiye söz verilmeden konuşmaya başlar:
- Siz söylemeseniz de ziyaretinizin hakiki sebebini anlıyorum. Biz Kıbrıs'ı almakla sizin kolunuzu kopardık. Siz de İnebahtı'da donanmamızı yakmakla bizim sakalımızı tıraş ettiniz. Kesilen sakal daha gür uzar ama koparılan kol bir daha yerine gelmez.


Remzi Baba

 19. yüzyıl sonlarında yaşamış kılığı perişan,sarığı karmakarışıktır.Paramparça cübbesinin üstüne kuşak bağlamıştır.Ama doğaçtan (irticalen) şiir söyler.

Remzi Baba bir gün,bir aşçı dükkanında ciğer yemiş,parasını verememiştir.Aşçı öfkesinden acı sözlerle onun ciğerini sızlatır.O sırada tanıdıklarından birinin geldiğini görünce Baba hemen onun yardımına aşağıdaki dörtlükle sığınır.

Tuzladı aşçı, dilile yüreğim yaresini
Ciğerim paresi gel ver ciğerin paresini
Ben demem aşçıya bir şey, dilerim Mevla’dan
Bat barzarında mezad eyliye ızgaresini.


Baba Yaver-i Şikemperver

 İSTANBUL Ramazanlarıyla ilgili olarak Süheyl Ünver Hoca bir yazısında Ahmet Râsim’den naklen şunları anlatır:

(Meşhur oburlardan zavallı Baba Yâver yeme ve içme husûsunda unutulacak insanlardan değil. Bir Ramazan gecesi mühim bir yerde iftarda, bakın neler yemiş ve içmiş:

*Üç türlü orta kâse çorba

*On kişilik bir sofraya getirilen pastırmalı yumurtanın üçte ikisi

*Sırt sırta verilmiş iki hindinin kezâ üçte ikisi

*Bir kayık sahan emir dolma

*Bir sahan kuşbaşı kebap

*Bir mertebânî tabak sakız muhallebisi

*Bir okkalık küçük bir tepsi baklava

*Kefenli, üzümlü, fıstıklı, havuçlu, biberli bir ufak lenger Buhara pilâvı

*Kaymaklı bir hayli kayısı kompostosu.

Nihâyet dudakları morarıyor, gık diyemeyecek bir hâle geliyor. Oturduğu yerden kalkamayarak uyuklamaya başlıyor. O esnâda ev sâhibi galiba patlayacak vehmiyle Baba Yâver’i hafifçe dürterek:

—Baba, Baba! Sana bir setliç, karbonat veya konyak vereyim mi?

Diye uyandırınca:

—‘’Onları istemem evlât. Biraz kızarmış ekmekle bir dilim kaşar peyniri getirsinler. Yediklerimi hazmettirir.’’

Diyor.

Bu hâli Ahmet Râsim’in zamânında gazetelerden birisine böylece bir fıkra hâlinde yazması üzerine, Baba Yâver bunu haber alır ve: ‘’Bana nazar değdirecek’’ diye beş on gün ona küskün durur. Bir gün Baba Yâver şiş karnıyla yanlarına gelerek:

--‘’Yemeğimi yedim, öyle evden çıktım.’’

Dediği hâlde, Basra mektupçusu Re’fet Bey’in dâveti felâketi ile karşılaşmış. Orada tok karnına yedikleri ve içtikleri:

*Eski yirmilik şişlerden 45 şiş kebabı

*Yirmi şiş köfte

*Dört tabak kuskus pilâvı

*Otuz beş kâse üzüm hoşafı.

Akabinde bezik masasına oturmuş, pek sevdiği oyununa kavuşmuş… Son senelerinde zayıflamış,85 sene tıka basa kendisini doyuran bu zât,âhirete aç karnına gitmiş.)


KADER

Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası olan 2. Murat Han:
-”Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz” diye çıkışır.
Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:
-Peder ne der, kader ne der.


İYİ BİR ÇOBAN

Eski Roma’da eyalet valilerinden biri, Kayser Tiberius’a vergilerin artırılmasını teklif edince, şu cevabı almış:
- İyi bir çoban, koyunlarının yününü kırpar ama derisini yüzmez.

İFTİHAR

Şeyh Şâmil, çarlık idaresi tarafından yakalanıp esir edildiğinde, Çar II. Aleksandır:
- Sizin gibi büyük bir insanı misafir etmekle iftihar ederim deyince,
Şeyh Şâmil in cevabı şu olmuş:
- Siz benim misafirim olsaydınız, ben daha çok iftihar ederdim.

HERŞEYİNİ ALDIM AMA

Halet Efendi, kendisine dalkavukluk etmeyen Moralı Osman Efendiyi bir takım basit işlerle Anadolu’da dolaştırır. Ama onun bir gün kendisini görmek için geldiğini duyunca, sofaya koşarak karşılar ve gideceği zaman da merdiven başına kadar uğurlar. Olaya şahit olan İzzet Molla:
- Efendim! der. Bu adama etmediğiniz kötülük kalmadı. Şimdi bu kadar iltifat edişinizin hikmeti nedir?
Halet Efendi cevap verir:
- Evet, ben bu adamın her şeyini aldım. Ama üzerinde bir “efendilik” var ki, onu bir türlü alamıyorum. Onu görünce de saygı duymak zorunda kalıyorum.

GÜNLÜK

Bir Hristiyan, Ahmed Vefik Paşa ya:
-Camilerinizde niçin günlük (bir çeşit koku) yakmıyorsunuz? diye sorduğunda, ondan şu cevabı almış:
-Bizimkiler abdestlidirler. Yellenmezler. Onun için günlük yakmıyoruz.

...alıntıdır....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder