13 Ağustos 2012 Pazartesi

Kendi Cenaze Namazını Kılan Şehitlerimiz !

Babamın dostlarındandı. Dimdik yürüdü. Hani Allah'tan başka kimsenin önünde eğilmemiş tipler vardır ya, öyle biriydi. Ben çok küçüktüm, evimize misafir gelirdi. "Oğul" diye seslenirdi hep. Bağdaş kurmaz, diz çöker öyle  otururdu. Gaz lambası ışığında daha bir heybetli görünürdü gözüme. Hep bitip tükenmek bilmeyen harp hatıraları anlatırdı.

 Çanakkale, Gazze, Kafkas cephelerini dolaşmış; Sakarya, Dumlupınar'da savaşmış. Ancak İzmir'in kurtuluşundan sonra  köyüne dönebilmişti. Anlattıklarında hep acı, kan, cefa vardı. Kolay mı kazanılmıştı bu vatan? Ölüm neydi ki?  Şerbet içmek kadar kolaydı. "Biz kendi cenaze namazımızı kendimiz kıldık Çanakkale'de !" derdi sık sık.  Olur muydu??

Kirte muharebeleri sırasında bölükler arka siperlerde hücum sıralarını beklemektedirler. Ön siperlerdekiler ileri fırlamış  boğuşuyorlar. Yüzbaşı hucum için emir bekliyor. Bütün asker süngü takmış siperden fırlamak için hazır. Sinirler gergin !..

 Bütün dudaklar kıpır kıpır dualar okuyor, kelime-i şehadet getiriyor. Süre uzuyor. Yüzbaşı erlere sesleniyor...  "Yavrularım... Aslanlarım... Biraz sonra Cenab-ı Rabb'ül Alem'in huzuruna varacağız. Abdestsiz gitmeyelim... Haydi ! Tüfeklerimizin kabzalarına ellerimizi sürüp, hep beraber teyemmüm edelim..." Teyemmüm edilir... Bekleme devam etmektedir. Biraz sonra Yüzbaşı;  " Çocuklarım... Sanıyorum biraz daha bekleyeceğiz... Önümüzde biraz daha zaman var. İleride arkadaşlarımız şehit oluyor.  Hem onlar için, hem de vakit varken, kendi cenaze namazımızı kendimiz kılalım..."

" Kabe Karşımızda... "

Arkadan Of'lu Ali çavuş bağırır. " ER KİŞİ NİYETİNE... "

O gün yapılan hücumda, kendi cenaze namazını kılan pek az kişi sağ kalabilmişti.

''Onlar Allah'a verdiği sözü tuttular..''

Kaynak: Bilim Kültür Kulübü

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Geleceği Gören Harita



Coğrafya ve harita uzmanı ünlü Türk denizci Piri Reis'in 1513'te çizdiği Afrika, Amerika ve Güney Kutbu'nu gösteren harita, ortaya çıkarıldığı 1929 yılında ortalığı karıştırdı.

Çünkü Güney Kutbu'nun keşfi, haritanın çizilmesinden çok sonra, yani 1818'de gerçekleşmişti.
Dahası, Piri Reis'in haritası, kıtanın buz altında kalmış sahil kesimlerini de gösteriyordu.

Ancak kıta üzerindeki buzlar, haritanın çizilmesinden tam 6 bin yıl önce erimişti.

Kaynak: Bilim Kültür Kulübü

Padişahlar Fırın Denetliyor!



Osmanlı döneminde üzerinde en çok durulan iki yiyecek vardı: Ekmek ve et. Nitekim 1774 ile 1789 yılları arasında Osmanlı tahtında bulunan Birinci Abdülhamid, devlet adamlarına hitaben kendi eliyle kaleme aldığı bir hatt-ı hümayunda, yani emirde, "Her şeyden önemli olan et ve ekmektir" demekteydi.

Halkın ucuz ve iyi buğdaydan yapılmış ekmek yiyebilmesi için sıkı bir denetim mekanizması geliştirilmişti. Ekmek halkın ana gıdası olduğu için başta padişah olmak üzere bütün devlet görevlileri fırınları sıkı bir denetim altında tutarlardı.

Ekmeğin içerisinde başka bir madde bulunursa veya çiğ pişmişse fırıncı falakaya yatırılırdı. Eğer ekmek kanunnamede belirtilen gramajın altındaysa fırıncının kafasına suçlu olduğunu belirten tahta bir külah geçirilir veya para cezası verilirdi. Fırıncılar un gelmemesi ihtimaline karşı bir aylık kullandıkları miktarı depolarında bulundurmak zorundaydılar. 1788 yılında İstanbul'da fırıncıların pişirdiği ekmeğin siyah ve kötü olması yüzünden birkaç fırıncı idam edilmişti.
 
Kaynak: Bilim Kültür Kulübü

İlk Kadın Rallici : Mehlika Hanım (23 Kasım 1954)



Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, İstanbul-Ankara hattında ilk “Otomobil Mukavemet Yarışması’nı” düzenler.

Mevsimin getirdiği olumsuz şartlar nedeniyle, kadın sürücüler 680km.lik bu yarış
maya katılmaya cesaret edemezler.

Haliyle basının gözü, tek kadın yarışmacı Mehlika Sarıoğulları‘na yönelir…

1924 doğumlu Mehlika Hanım, birçok aksiliğe rağmen eşiyle birlikte katıldığı yarışın hakkını verir.

Çift, Bornova 227 plakalı üstü açık spor Jaguar marka arabayla yarışmaya katılır.
 
Kaynak: Bilim Kültür Kulübü

Mimaride Zirveye Konana Nokta: Alem

Cami mimarisinde dekoratif görüntüsüne rağmen çok önemli bir tamamlayıcı unsur aslında alemler. Kubbenin inşası bitirilip seren direği olarak adlandırılan direğin tepesine kurşun bağlandığında en üstte bir açıklık kalır. Bu açıklığın kapatılması ve içine su geçirmemesi için tam bu noktaya alem yerleştirilir. Bir tür kilit işlevi gören alem, kurşunların birleştiği yeri sıkıştırarak kubbe ve minarelerden yağmur suyunun sızmasını engellediği gibi rüzgar ve fırtına çıktığında kubbe üzerindeki kurşunların dağılmasını da önler. Alemlerin hepsi Kabe’yi gösterecek şekilde konumlandırılır.

Camilerde görmeye alışkın olduğumuz alemler genellikle hilal şeklindedir. Oysa çok farklı formlar ve şekillerde de alemlere rastlamak mümkün. Boynuz, ay, ay yıldız, lale, zambak, yaprak, nal, mızrak ucu gibi şekilleri olan alemlerin en farklı ve ilgi çekici olanı ise Hz. Fatıma’nın elini temsil edenleridir.

(Fotoğraf : 2011 Ocak ayının ilk günlerinde meydana gelen güneş tutulması sırasında Sofya’daki Banya Başı Camii alemi)


Kaynak: Bilim Kültür Kulübü