20 Ekim 2011 Perşembe

Patricia Bath - Lazerli Katarakt Tedavisi



4 Kasım 1942 Harlem, New York doğumlu Amerikalı bir göz doktoru ve mucittir. Rupert ve Gladys Bath'in kızıdır. Babası Trinidad'lı bir göçmen gazete köşe yazarı ve tüccar denizcidir. Patricia Bath, anne babası tarafından akademik kariyeri için teşvik edildi.

İlk Afrika kökenli Amerikalı kadın doktordur. Bath'den önce hiçbir siyah kadın, oftalmoloji alanında, New York Üniversitesi ve UCLA Tıp Merkezi'nde cerrah olarak görev almamıştı.
Emekli olduktan sonra 1993 yılında UCLA Tıp Merkezi onursal personeli seçildi. Howard Üniversitesi Tıp Okulu'nda profesör olarak görev yaptı. 

1986 yılında Lazerli Katarakt cihazı araştırmalarını tamamladı ve 1988 yılında patentini aldı. 4 patent sahibi ve aynı zamanda Körlük Önleyici Amerikan Enstitüsü'nün (Washington DC'de) kurucusudur. Onun icat ettiği Lazerli Katarakt tedavisi dünya çapında kullanılmaktadır. 4 patentten 3'ü Laserphaco Prope ile ilgilidir. 2000 yılında da, katarakt tedavisinde ultrason teknolojisi için patent almıştır. Pek çok ödüle sahiptir.

Kaynak: Wikipedia

Mary Walton - Lokomotiflerde Ses Kirliliğini Önleyici Sistem



19. yüzyıl sonlarında yaşamış Amerikalı bir kadın mucittir. Walton, 1879 yılında fabrika bacalarından yayılan dumanın çevresel tehlikelerini azaltmak için bir yöntem oluşturdu. Walton'ın sistemi şöyleydi: Su tankları aracılığıyla üretilen baca emisyonlarının bükülmesiyle, kirleticileri şehir kanalizasyon sistemi içine adapte etti.

Aynı zamanda Mary Walton, bu yolla lokomotiflerin ses kirliliğini önleyici sistemi ilk tasarlayan ve üreten kişi olmuştur. 1880'li yıllarda Walton, lokomotif gürültüsünü azaltmak için, parça pamukla kaplı ve daha sonra kumla dolu bir ahşap kutu (beşik) ile sağlam bir nemlendirme sistemi buldu.

Kaynak: Wikipedia

Hiç Dost, Dostunu Öldürür Mü?



Ölüm vakti gelip karşısında Hz. Azrail'i (a.s.) görünce Hz. İbrahim (a.s.) biraz nazlandı:
- Ey Azrail! Hiç dost, dostu öldürür mü?
Azrail (a.s.), nasıl bir cevap vereceğini bilemedi Allah dostuna. Zira vazifesi boyunca hiç böyle bir soruyla karşılaşmamıştı. Çaresiz bir halde Rahman'ın huzuruna döndü ve medet istedi...
Alemlerin Rabbi:
- Git ona ve sor bakalım, dedi. Hiç dost, dosta kavuşmaktan kaçınır mı?
Azrail'den (a.s.) bu nefes kesici cevabı alan İbrahim (a.s.) mest oldu. Ve dedi ki:
- Ey Azrail! Elini çabuk tut. Dostu dostuna bir an evvel kavuştur.

Ölüme bile böyle baktığımızda nasıl da rengi değişiyor. Güllük gülistanlık oluyor. Demek ki temelde hadiselere bakışımız, başımıza gelen bela ve musibetlerin de rengini böylesine değiştirebilir. Velhasıl hayat yolculuğunda herşey güzelleşir; ya bizzat veya sonuç itibarıyla...

Kaynak: Nesil

Cizye


Eskiden İslâm devleti içerisinde yaşayan ve Müslüman olmayan erkek vatandaşlardan alınan vergi. Cizye, Müslüman olmayan erkeklerin can, mal ve özgürlüklerinin korunması karşılığında koruma bedeli olarak yılda bir kez alınırdı. Bir İslâm devletinde yaşayan Müslüman olmayan erkek, İslâm’a girerse cizyeden kurtulurdu.

Cizye ilk kez İslâm devletlerinde ortaya çıkmış bir vergi değildi. Cizye esk
i çağlardan beri vardı. Yunanlılar, Milâttan önce beşinci yüzyıl sıralarında Fenikelilerin saldırılarından korunmak karşılığında küçük Asya sahillerinde yaşayan halklardan cizye almaktaydılar. Romalılar da egemenlikleri altına aldıkları kavimlerden cizye almışlardır. İranlılar da yine egemenlikleri altında bulunan halktan cizye alırlardı.

Müslümanlar açısından cizye, ilk kez Hz. Muhammed tarafından konulmuştur. Hz. Muhammed cizye verecek olanlara yaptığı anlaşmalarda, durumlarına göre cizyenin miktar ve şeklini belirlemiştir. Hz. Muhammed döneminde belirlenen cizye miktarı, Hz. Ebu Bekir’in halifeliğinin sonuna kadar devam etti. Hz. Ömer halifelik makamına geçip de İslâm fetihleri geniş bir alana yayılınca, cizyenin miktarı belirlendi.

Cizye, Avrupalıların gözlerine çok batan bir vergi olduğu için, Osmanlı Devleti, Tanzimat’ın ilânından sonra ilk iş olarak cizye vergisini kaldırdı ve bu verginin patrikhaneler eliyle cemaatleri adına toplanmasına karar verdi.

İslâm hukukunda cizye iki türlüdür. Barış yoluyla konulan cizye: Bunun miktarı, anlaşma esaslarına göre uygulanır. Taraflar tek yanlı iradeyle cizyenin miktarını değiştiremezler.

İslâm devleti tarafından doğrudan doğruya konulan cizye: Müslümanlar kendi güçleriyle bir düşman ülkesini ele geçirirler ve Müslüman olmayan halkını yurtlarında “tebeaa” olarak bırakırlarsa, bunlara miktarı İslâm devletince belirlenen cizye vergisi konulur.

Cizyenin bir kimseden alınabilmesi için bu kimsenin akıllı, hür, sağlıklı, erginlik çağına ulaşmış erkek olması şarttır. Bu nedenle akıl hastaları, bunaklar, çocuklar, kadınlar, köleler, kör ve topallar, çok yaşlılar, yıl içinde altı aydan fazla bir süreyle hasta olanlardan cizye alınmazdı. Çünkü cizye, savaşmaya durumu uygun olan Müslüman olmayan erkeklere ait bir yükümlülüktür.

Cizyenin miktarı, yükümlülerin ekonomik durumları dikkate alınarak belirlenir. Geçmiş devirlerde devlet tarafından konulan cizyenin miktarı için yükümlüler zengin, orta hâlli ve fakirler olarak üç sınıfa ayrılmıştır. Bu sınıflardan gelir durumlarına göre cizye alınmıştır.

Kaynak: Tarih Kulübü

Marcus Junius Brutus (MÖ 85 – MÖ 42)



Marcus Junius Brutus (MÖ 85 – MÖ 42), veya Quintus Servilius Caepio Brutus,Romalı askerî ve politik lider. Roma Cumhuriyeti diktatörü Julius Caesar'a bağlıydı.

Senato kariyeri
 MÖ 49 yılında Pompey ile Caesar arasında bir savaş patladı, Brutus bu savaş sırasında senato konsülü Pompey'in tarafını tuttu. Caesar savaş sırasında kendi subaylarına Brutus'u kulubeye kapatılm...a konusunda emir verdi. Savaşı Caesar kazandıktan sonra Brutus özürlerle dolu bir mektup göndererek af diledi. Buna karşılık Caesar kendisini bağışladığını bildirdi. Brutus'un Caesar'a bağlılığını bildirmesi ile Caesar kendisine üst düzey yöneticilik verdi.

Caesar'ın yönetimi sırasında, birçok senatör Caesar'ın güçlenmesinden ve tüm gücü elinde bulundurmasından korkmaya başladı. Bu senatörlerden Brutus, Porcia ve diğerleri MÖ 44'te Caesar'a karşı hareket etmeyi kararlaştırdı.

Caesar'ın komplo ile ölümü

Komplocular ilk komployu mart ayının ortasında yapmayı planladılar ama Caesar planlanan günde senatoya gitmedi. Çünkü Caesar'ın eşi onu senatoya gitmemesi yönünde ikna etmişti. Fakat Brutus kararlıydı ve Caesar senatoya gelene kadar bekleyecekti. Caesar sonunda senatoya geldi ve gelir gelmez Caesar'a saldırıldı. Caesar ilk atağı karşıladı; ama diğerlerine karşı koyamadı. Yüzüne ve vücuduna aldığı darbelerle senato içinde öldü.

Suikastten sonra Brutus bir ikilem arasında kaldı, eğer Caesar tiran ilan edilirse yaptığı hiçbir şey geçerli sayılmayacak aynı şekilde kendi senatörlüğü de düşecekti. Karşı tarafta ise eğer Caesar tiran ilan edilemezse, kendisi ve arkadaşları katil ilan edilecek, ancak kendilerine genel bir af çıkarıldığı takdirde kurtulabileceklerdi. Brutus Caesar'ı tiran olarak ilan edemedi ve Roma'yı terk etmek zorunda kaldı.


Suikast sonrası
MÖ 43'te, Octavian, Roma senatosunun konsolu olduktan sonra Caesar'a suikast düzenleyenlerin hepsinin Roma'nın düşmanı olduğunu ilan etti Brutus toplam 17 lejyonu ile Roma üzerine yürümeye başladı. Octavian ve Marcus Antonius toplam 19 lejyonla ona müdahele etti ve savaş sonunda Brutus kaybetti.

Savaş sonrası elinde kalan 4 lejyonla yakındaki dağlara saklandı. Onu takip eden Marcus Antonius tarafından yakalanacağını fark ettiği zaman intihar ederek kendini öldürdü.


Kaynak: Tarihi Karakterler