3 Aralık 2010 Cuma

Sancağın Altında



II. Bayezid zamanında idi. Meşhur Burak Reis'in iştirak ederek, gemisi ile birlikte yandığı deniz muharebesi başlamıştı. Muharebenin en sıkışık bir zamanında bir Venedik kadırgası kaptan gemisinin kıç tarafına rampa etmişti. Rampa esnasında güçlü kuvvetli, safi gök demir zırha bürünmüş çevik bir Venedikli, şimşek gibi bizim gemiye atladı. Önüne geçenlerin kılıçlarını çelerek amiral sancağına doğru ilerledi. Sancak direğimizi kırdı, sancakla birlikte denize attı. Bu nahoş bir hadise idi. Amiral gemisindeki sancağımızı göremeyen kaptanlarımız, kaptanpaşa gemisinin esir olduğunu zannedecekler, belki de feci bir hezimet olacaktı.

İşte bu sırada 16 yaşlarında, bıyığı terlememiş civan bir delikanlı olan İskender ismindeki Türk çocuğu sancağımızı koparıp denize atan Venedikliğe nişan alıp, öyle bir ok attı ki, ok Venediklinin göğsünden ve arkasından iki defa delmiş ve arkasından da bir karış dışarı çıkmıştı. Venedikli, attığı sancağın arkasından denize yuvarlandı. İskender palasını sıyırıp ağzına aldı. Venediklinin arkasından denize atladı. Venediklinin başını kesip, saçlarından tuttu. Sulara gömülmekte olan sancağı eline aldı. Tekrar gemiye tırmanıp çıktı. Venediklinin başını sancağın alemine saplayarak, götürüp sancağı yerine dikti. Bu sahne birkaç dakika içinde olup bitti, fakat yazık ki İskender de bir süre sonra kurtardığı sancağın altında şehit oldu.

Kaynak: Muhittin Nalbantoğlu - Tarihin Işığında - Yeniçağ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder