7 Aralık 2010 Salı

Köle Ayaz

Bir zamanlar Ayaz adlı bir köle varmış. Takdir bu ya, köle bir gün Sultan Mahmud'un kölesi olmuş. Sultan, köleyi taşıdığı asil karakteri sebebiyle çok sevmiş. Derken Sultan'ın öylesine itimadını kazanmış ki, bütün sultanlığın haznedarı tayin edilmiş ve en kıymetli ve zarif mücevherler, taşlar ona emanet edilir olmuş. Bu gelişmeyi gören saraylılar ise durumundan pek rahatsız olmuşlar. Hasetleri ve kibirleri yüzünden, sözüm ona basit bir köleye böyle bir mevki verilmesini ve kendi rütbelerine çıkarılmasını bir türlü hazmedememişler.

Bu duygular içinde, özellikle Sultan yakınlarındayken ondan gün geçtikçe daha çok şikayet etmeye başlamışlar ve asil ruhlu kölenin itibarını zedelemek için ellerinden geleni yapmışlar.

Bir gün Sultan'ın huzurunda bir saraylının diğerine şöyle dediği duyulmuş: "Köle Ayaz'ın sık sık hazineye gittiğini biliyor musun? Onun mücevherlerimizi çaldığından adım gibi eminim." Sultan kulaklarına inanamamış. İşin aslını kendi gözlerimle görmeliyim demiş. Duvara küçük bir delik yaptırıp, içeride olanları seyretmeye hazırlanmış. Kölenin sessizce içeri girdiğini, kapıyı kapattığını ve sandığa gittğini görmüş.

Orada sakladığı küçük bir bohçaymış bu. Bohçayı öpmüş, alnına koymuş ve sonra da açmış. İçinden çıkan köleyken giydiği yırtık pırtık bir elbise! Aynanın karşısına geçmiş. Kendi kendine;

 "Daha önceleri bu elbiseyi giydiğin zamanlar kim olduğunu hatırlıyor musun?" diye sormuş. "Bir hiçtin sen... Hepsi hepsi satılacak bir köleydin ve Allah, Sultan'ın eliyle sana rahmetinden belki de hiç hak etmediğin nimetler lutfetti. Asla nereden geldiğini unutma! Çünkü mal mülk insanın hafızasını uçurur, unutuluşlara sürükler. Şimdi sen de, nimetçe senden aşağı olanlara kibirle bakma ve daima hatırla Ayaz, hatırla!"

Sandığı kapatmış, kilitlemiş ve sesizce kapıya doğru yürümüş. Hazine dairesinden çıkarken birden Sultan'la yüz yüze gelmiş. Sultan gözlerini Ayaz'ın yüzüne dikmiş dururken, yanaklarından aşağı yaşlar süzülüyormuş ve boğazı öyle düğümlenmiş ki, konuşmakta güçlük çekmiş.

Ve Sultan Mahmud: "Bugüne kadar mücevherlerimin hazinedarıydın, ama şimdi kalbimin hazinedarısın. Bana benim de önünde bir hiç olduğum kendi Sultan'ımın huzurunda nasıl davranmam gerektiği dersini verdin" demiş.

...Alıntıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder