9 Aralık 2010 Perşembe

Fatih Ve Hakim

Hızır Bey, İstanbul kadısı ve belediye başkanı iken, bir Hristiyan mimar geldi. Fatih Sultan Mehmed Han'dan şikayetçi olduğunu söyledi. Hızır Bey, mimarı dinledi. Fatih, bugünkü Ayasofya Cami'sinden daha yüksek kubbey ve daha üstün mimari hususiyetlere sahip bir cami yaptırmak istemiş ve o mimar da bu işe talip olmuştu. Ama Müslümanların, Ayasofya'dan daha üstün bir esere sahip olmalarına gönlü razı olmamıştı. Mısır'dan binbir zahmetle getirilen sütunların yüksekliklerini kısa tutmuş ve kubbenin yüksekliği de Ayasofya'dan alçak olmuştu. Sultan, sütunların kasıtlı olarak küçültüldüğünü anlayıp hiddetlenmiş ve muhakeme edilmeden de mimarın eli kesilmişti.

Hızır Bey, konuyu araştırdı. Şahitlerle beraber Padişahı da mahkemeye çağırdı. Fatih, mahkeme salonuna girince, baş köşeye oturmak istedi. Kadı, hiç çekinmeden.
- Oturma begüm!.. Hasmınla yüzleşmek üzere, mahkeme huzurunda ayakta dur! dedi.
Sultan derhal söylenen yere geçti. Kadı:
- Sen bu zimminin elini kestirdin mi? diye söze başladı. Mahkeme neticesinde;
- Sen, Murad oğlu Mehmed! Mahkeme edilmeden bu zimminin elini kestirdiğin için kısas olunacaksın! Senin elin de onun ki gibi kesilecek. Eğer Hristiyan mimarı razı edebilirsen, ölünceye kadar onun ve ailesinin geçimini temin etmek karşılığında elini kesilmekten kurtarabilirsin! dedi.

Hristiyan mimar, bu ulvi karar karşısında daha fazla dayanamadı. Ağlayarak Padişahın ellerine kapandı. Mimar, ailesiyle birlikte Müslüman olmakla şereflendi.

Kaynak: Türkiye

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder