3 Haziran 2011 Cuma

Osmanlı Camileri


Osmanlı Devletinde Cami mimarisi Mimar Sinanla zirveye ulaşmıştır.

Osmanlıya katılan yeni milletlerin İslâm'ı kabul etmeleri ve onların mimarî anlayışının etkisi, fetihlerle ele geçirilen bölgelerin kültürel tesiri, coğrafî şartları, malzemenin sağladığı bir takım imkânlar câmi mimarisinde gelişmelere yol almıştır. İran, Maverâünnehr, Anadolu, Kuzey Afrika ve Endülüs'te gelişen câmi mimarisi Osmanlılar'da Mimar Sinan'la zirveye ulaştı. Osmanlı câmi mimarisinin başlıca üslûp ve ekolleri kısaca şunlardır:

a) Bursa Üslûbu (1325-1501): Ulu Cami.
b) Klâsik Üslûp (1501-1616): Şehzade Camii.
c) Yenileştirilen Klâsik Üslûp (1616-1703): Sultan Ahmed Camii.
d) Lâle Devri üslûbu (1703-1730): III. Ahmet Çeşmesi.
e) Barok üslûbu (1730-1808): Nuru Osmaniye Camii.
f) Ampir üslûbu (1808-1874): Ortaköy Camii.
g) Yeni Klâsik Üslûp (1874-1930): Valide Camii.


Klâsik Türk câmileri başlıca şu kısımlardan meydana gelir: Dış avlu, iç avlu, son cemaat mahalli, sahn, yan sofalar, mihrap. İç avlunun etrafı revaklı olup, orta yerde abdest almak için bir şadırvan bulunur. Arka duvara bitişik bölüm son cemaat mahalli olup, geç kalanların cemaatle namaz kılmalarını temin için mihrap yapılmıştır. Câmi içinde bulunan minber, mihrap, vaaz kürsüleri, müezzin mahfelleri bazı câmilerde padişahın namaz kılması için yapılan hünkâr mahfelleri birer sanat şaheseridir. Minareler ise bir ustalık ve zerafet sembolüdür.

...Alıntıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder