8 Ocak 2011 Cumartesi

Tarihten Fıkralar - 5

Yahya Kemal'in Telifi

Fetih Cemiyeti 1970'li yıllarda Yahya Kemal'in Eğil Dağlar kitabının bir baskı hakkını Devlet Kitapları'na vermişti. Kitap basıldıktan bir memur gelir ve Fetih Cemiyeti Müdürü Osman Muhittin Elçioğlu'na sorar:
- Efendim Yahya Kemal Beyatlı'ya kitabın telif hakkını ödemek istiyoruz. Kendisini nerede bulabiliriz?
Osman bey, hüzünlü bir şekilde tebessüm ettikten sonra memura yardımcı olur:
- Eminönü'nden Beşiktaş'a geçin. Sonra Rumelihisarı'na çıkın. Aşiyan Mezarlığı'nda kendisini bulur, telifini ödersiniz.


Lisan Bilmemek

Çallı İbrahim, meşhur Paris seyahatinden yeni dönmüştü. Çevresine toplanan dostları merakla sayehatin nasıl geçtiğini sorarlar:
- Nasıl, memnun kaldınız mı?
- Çok!
- Lisan bilmemek yüzünden zorluk çektiniz mi?
Bu suale ünlü ressamın karşılığı şöyle olur:
- Onu bana değil, Parislilere sorun.

Hala El Ense Çekiyorlar


Her Gün gazetesine sabahın erken saatlerinde orta yaşlı bir adamcağız hışımla girip bağırır:
- Nerede o pehlivan tefrikasını yazan kişi?
- Burada, deyip Murat Sertoğlu üstada seslenirler:
- Murat Ağabey! Bir okuyucunuz geldi sizi arıyor.
Sertoğlu en sevimli haliyle ve teşekkür bekleyerk misafirinin yanına gelir. Ama tepki değişiktir:
- Yahu, bir hafta oldu, hala elense çekiyorlar. Yeter artık!

Minneti Ağır Ücret

Tevfik Fikret'in, içine kapandığı ve yalnız olduğu bir dönemde kazandıkları harcamalarına yetmez olur. Yakın bir dostu ona yüksek bir maaşla idarecilik teklifinde bulunur. Hassas şairin cevabı dokunaklı ve düşündürücüdür:
- Biz dostuz. Bana teklif ettiğin bu il daha az bir ücrete, benden bu konuda daha kabiliyetli birine yaptırılabilir. Ben bu işi kabul edemem. Ücreti yüklü, işi hafif, minneti çok ağırdır.

Teberrük


Müridin biri Bayezid-i Bestami'ye gelerek bir istekte bulunur:
- Hazret, cübbenizin bir ucundan bana kesip verseniz de, yanımda taşısam, belki amellerim daha sağlam olur.
Pirin cevabı asırlara ışık tutacak türden olur:
- Ey evladım' Değil benden bir parça kumaş alıp yanında taşıman, vallahi benim derimi soyup sana giydirsem, eğer sen istikamet üzere olmasan, bunun sana hiçbir faydası olmaz!

Yoğurtçu

Cemal Öğütçü Hoca Efendi, soğuk bir Ramazan günü sokaktan geçen yoğurtçunun sesini duyunca, kızı Hikmet Hanıma;
- Biraz yoğurt alır mısın? der.
Hikmet Hanım, evde yeteri kadar yoğurt olduğunu babasına söyler. Son derece hassas bir ruha sahip olan o insan:
- Zararı yok evladım! Sen yoğurdu harcayacak yer bulursun. Ama adamcağız yoğurdunu satabilseydi, bu soğukta sokağımızdan üç defa geçer miydi? der.


Devletin Cenazesi

Hürriyet Şairi Namık Kemal sohbet sırasında sık sık arkadaşlarına memleketin durumunun iyi olmadığını,uçuruma doğru sürüklendiğini,devletin yıkılmasından korktuğunu anlatmaktadır.

Arkadaşlarından biri: ''Yahu Kemal'' der,''Yıllardır devletin uçuruma gittiğini,yıkılacağını söyler durursun...
Ama bak devlet hala ayakta ölmedi!''deyince,koca şair acı acı gülümsemiş ve:

''Bu oduncu Mehmet efendinin cenazesi değil ki bir günde kalksın;Devletin cenazesi ancak 50- 60 yılda kalkar!''der.

Kaynak: Nesil Takvim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder