29 Mayıs 2011 Pazar

Osmanlı'da Saray Hayatı - 2

PADİŞAHLAR AKRABA BIRAKMAMAK İÇİN YABANCI KADINLARLA EVLENDİ

- Şimdi en çok konuşulan konuya, Osmanlı padişahlarının yabancı kadınlarla evlenmesine gelelim. Padişahlar neden yabancı kadınları tercih ettiler?
- Bunun çok basit cevabı var, akraba bırakmamak için. Eğer Osmanlı kadınlarından birileri ile evlenselerdi kayınpederleri, kayın valideleri, kayın biraderleri olacaktı. Onun kayınbiraderinin, kayınbiraderinin kayın biraderiolacaktı. Ben Padişahın akrabasıyım diye ahaliye zulmedebileceklerdi. Bir asiller sınıfı oluşacaktı. Tıpkı Avrupa’da olduğu gibi..“Ben sizden daha asilim, benim kanım saraydan geliyor” falan iddialarıyla halka zulm edeceklerdi. Onun için bu zulmü peşinen ortadan kaldırdılar. isimsiz kızlarla evlendirler. Avrupalı kralların kızlarıyla falan değil. Esir kızlarla, yani cariye dediğimiz şey savaş esirleriydi.Dolayısıyla hiç akrabaları olmadı.

- Temel neden bu muydu?
- Evet buydu. ikinci neden, padişahın sarayına  hangi Anadolu’dan kız alacaktınız. Sarayın, padişahın karısı olacak kadın eğitimli olması gerekiyordu. O zamanın imkanları ile kasaba ya da şehirlerde eğitim imkanları son derece kısıtlıydı. Ancak saraydaki Enderun’da ve haremde doğru düzgün eğitim verilebilirdi.

VALİDE SULTANLAR PADİŞAHTAN ÇOK MAAŞ ALIRDI

Saraya hareme alınan kızlar yarın bir padişahın annesi olabilecek seviyede yetiştiriliyorlardı. Padişahı temsil edecek, ona eş olabilecek seviyede yetiştiriliyorlardı. Bu da müthiş bir eğitim verilmesinden geçiyordu. Bu eğitim de valide sultanlar denetliyordu. Bunların bir sürü alt kadroları vardı. Ve biliyor musunuz valide sultanlar, kadınlar, padişahtan daha fazla maaş alıyordu.

- Öyle mi? Valide sultanlar maaşlı mıydı?
- Sarayda en büyük bütçe, valide sultanın bütçesiydi. Çünkü haremi o yönetiyordu. Ve o bütçeden artırdıkları ile tahsil masraflarını kısarak bir sürü hayır yapmışlardır. Üsküdar'a baktığınız zaman yukarıdan Altunizadeden Üsküdara doğru inin, gördünüz eserler, camiler, sebiller, medreseler hepsi kadın eseridir.

- Osmanlıda kadınlar aynı zamanda sosyal hayatın içindeydiler diyebilir miyiz?
- Tam içindeler. Kadın eserlerinden dolayı Üsküdar'a kadın Üsküdar derler, kız Üsküdar derler. Hatta Hürrem Sultan,(o tarihin lanetlediği valide sultan) bile yetmiş civarında hayır eserinin sahibidir. Bunu şahsi geliriyle yapmıştır. Kendine sarf etmeyerek, süslenip, püslenmek yerine han hamam yaptırmayı, mescit yaptırmayı seçmiştir. Hatta, Kanuni seferde iken yanık yanık mektuplar yazmıştır. "Param bitti, hamamı tamamlayamıyorum" diyor.

BİR KADINI, EVLADINI KORUDU DİYE NİYE ASTI TARİHÇİLER?

Bu kadının suçuna baktığınız zaman birinci suçu, oğlunu koruması. Hangi tarih oğlunu korudu diye bir anneyi asar, idam eder. Çünkü oğlu padişah olmazsa öldürülecektir. Sistem bu. Öldürülmemesi için padişah olması gerekir. Hani öldürülmese de bir şehre vali tayin edilse, ona razı olabilir bir anne. Ama padişah olmadığı zaman yok edilecekse benim oğlum padişah olsun. Bunun için kocasını etkileyebilmişse,kendini sevdirebilmişse ne güzel.. Hangi kadın kendini kocasına sevdimek, beğendirmek istemez. Bunların hangisi, neresi suç. Padişahı etkiledi diyorlar. Ya kadın kocayı etkiler... O kendi oranında etkiler, öbürü ona göre etkiler. Efendim kendini çok sevdirdi. Padişahı aşık etti. Ne güzel etmiş. İyi etmiş gayet güzel...
İnsan aşık olmazsa beraberliği sürdürebilir mi. Biz aşkı meşki de yanlış anlıyoruz ya.

DİN KİTAPLARINI ERKEKLER YAZDIĞI İÇİN…

- Ben de Kanuni Sultan Süleyman ile  Hürrem Sultan arasında neler yaşandı diye soracaktım?
- Aşk yaşandı. Çok güzel ve duru bir aşk yaşandı. Birbirlerini çok sevdiler ve Kanuni başka bir kadını alma ihtiyacı hissetmedi. Peki neden böyle oluyor. Bir kadını, evladını korudu diye niye astı tarihçiler? Çünkü tarihi erkekler yazıyor.
O kadın duygusallığını, anne duygusallığını, anne endişelerini anlayamayız biz. Ne kadar ince ruhlu olursak olalım ki değiliz. Kaba saba insanlarız, erkekler öyledir maalesef. Bunu anlayamaz, anlamak istemez.
Din kitapların da erkekler yazdığı için tefsirleri vs. orada da hz. Havva’yı suçluyorlar. Hz. Adem'i o kandırdı diyen din kitaplarımız var. Halbuki Allah Kuran'ı Kerim'de diyor ki:
“Şeytan kandırdı ikisini de.” Demek ki şöyle düşünüyorlar, bir yerde kadın varsa, şeytan aramaya gerek yok. Böyle düşünüyorlar o zaman. O bakımdan bunları da, yıkacak çalışmalar yaptım. Sezar’ın hakkı Sezar'a, kadının hakkı kadına ve benim için Hürrem Sultan çok saygıya layık müstesna bir insandır.

HAREM KIZ ÜNİVERSİTESİDİR

- Biraz da cariye meselesine gelmek istiyorum. Cariyeleri nasıl tanımlarsınız?
- Cariyeleri savaş esiri olarak tanımlayabiliriz. Nasıl devşirmeler alınmışsa askerlik için, ve o devşirmelerden nasıl büyük sadrazamlar çıkmışsa, cariyeler de ihtiyaca binaen alınmıştır. Osmanlı’da Kürt,Türk ayrımı yoktur, faydalılığa bakar Müslümanlık. Devlete, inanca sadık mısın, faydalı mısın? Enteresan örnekler var. Mesela Trabzon'un fethinde Mahmut Paşa, Fatih'in sadrazamdır. Onun teyzesinin oğlu Rum İmparatoronun dışişleri bakanıdır. Onlar birlikte görüşüyorlar. Ve Mahmut Paşa kısa bir çarpışmadan sonra imparatoru Trabzon'u teslim etmesi için ikna ediyor. Kan dökülmesini engelliyorlar teyze çocukları. Bunlar birbirlerini de tanıyor. Yani soyunu sopunu inkar et  demiyor. Sorun yok. Bu bakından hareme aldıkları kızları da müthiş bir eğitime tabi tutarlar. Yani Enderun erkek üniversitesi, harem de kız üniversitesi diyebiliriz.

OSMANLI HİÇBİR İNSANI HADIM ETMEMİŞTİR

- Maalesef günümüzde haremi, kadınların tıkıldığı bir kafes olarak tarif ediliyor. Halbuki siz farklı anlatıyorsunuz.
Kendi eğitimleri var, kendi eğlenceleri var. Kadınlar musiki, tarih, coğrafya eğitimi alıyorlar. Erkek hocalar da var, kadın hocalar da var.. Bunların iyi yetişmesinden sorumlu olan da valide sultandır. Yani padişahların annelerisorumludurlar. Bunun alt katmanlarında ağalar falan vardır. Ağalar hadımdır ama Osmanlı hiç bir insanı hadım etmemiştir.Yani erkekliğini gidermemiştir. Sadece öyle yapılmış olanları almış ve orada değerlendirmiştir. Çünkü, o büyük bir rezalet, büyük bir günahtır. Bunu yapmadılar ama bu sistemden yararlandılar. Çünkü öyle olması gerekiyordu. Erkek girmemesi gerekiyordu. Padişahın yatak odası ile harem arasında öyle bir labirent var ki padişahın izinsiz hareme girmesi bile mümkün değildir. Ne yapılır? Bir kadın çok iyi yetişmişse, yani Padişaha layıksa, bunlar çok çocuk sahibi olmak zorundadırlar. Çünkü Osmanlı devleti sürekli savaşlarıniçindedir. Ve şehzadeler savaşa katılmaktadırlar. Bazen müstakil, bazen de babalarının yanlarında. Ve hangisinin ölüp, hangisinin kalacağı belirsizdir. Bu bakımdan her erkek çocuk babasından sonra padişah olacak şekilde yetiştirilecek. Çünkü hangisinin sağ kalacağı yine belli değil. Kardeş kavgaları bu yüzden çıkmıştır.

HAREM HAYATI BAŞIBOZUK BİR HAYAT DEĞİLDİR

- Yine en çok konu edilen harem de kadınların süt banyoları yapmaları. Kadınlar süt banyoları yaptılar mı hakikaten?
- Neticede harem hayatı, başı bozuk bir hayat değildir. Ve disiplinli bir hayattır. Onun bütün kanunları bellidir, köşeleri bellidir. O disiplin içinde, o olgunun içinde de kadınların kendi kişisel özgürlükleri vardır, odaları vardır, egemenlikleri vardır, egemenlik alanları vardır. Yok süt banyosu yaparlarmış, böyle bir şey de yok. O kadar süt temin edecek bir İstanbul da yok. 500 - 600 bin nüfuslu bir İstanbul’dan söz ediyoruz.
Neticede belki süt içmişlerdir, ya da bir takım süt maskeleri kullanmışlardır güzellik anlamında.. ama öyle süt banyosu falan yok. Batılılar, kadınların güzelliğinden mütenasip, yani uygun vücutlu olduklarından görüntünün çok estetik olduğundan çok güzel giyindiklerinden söz ediyorlar. Yani siz çarşaf giyersiniz ama kendinize öyle bir yakıştırırsınız ki açıkla yan yana geldiğinizde siz daha dikkat çekersiniz.

Sadece güzellik değil, sadece kıyafet de değil, kadın duruşu denen bir duruş var. Bu öğretilir, öğrenilebilir. Kadınlar kendi aralarında öyle bir iletişim içindeler ki mahalle hayatında, birbirleri ile etkileşerek hem kültürel açıdan beslenirler, hem de bakım açısından, kadın olma açısından eğitilirler.

Kaynak: Haber 7

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder